top of page

MÜKELLEF TARAFINDAN İŞİN TERKİ

RE’SEN TERK VE SONUÇLARI

 

Ticari faaliyette bulunmak isteyen mükellefler gerek şahsi bilgi ve emeklerini ortaya koyarak gerekse çeşitli yapılarda şirket kurmak suretiyle ticari hayata katılmaktadır. Her ne şekilde olursa olsun ticari faaliyet kapsamına giren iş ve işlemler vergi kanunlarımızın kapsamındadır. Vergi Usul Kanunumuz işe başlama, devamı ve sonlandırma açısından mükellefiyetleri belirlerken, Gelir, Kurumlar Vergisi ve diğer vergi kanunlarımız oluşan mükellefiyetin vergi boyutunu kavramaktadır.

 

Her ne kadar birçok işletme, şirket sınırsız olarak faaliyet göstereceği düşüncesi ile kurulsa da ekonomik sıkıntılar, girişimcilerin beklentilerinin gerçekleşmemesi ve benzeri olaylar ticari faaliyete devam edememe durumunu ortaya çıkarabilmektedir.

 

Bu çalışmamızda mükelleflerin işi terk etmesinin, vergi idaresi tarafından yapılan re’sen terk uygulamasının neleri içerdiği ve sonuçları vergi yönüyle ele alınacaktır.

 

1.Vergi Usul Kanunu Açısından Mükellef, İşe Başlamayı Bildirme ve Mükellef Tarafından İşin Terki;

 

Vergi Usul Kanunu 8’inci maddesinde mükellef ‘‘ vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek ve tüzel kişi’’ olarak tanımlanmıştır ayrıca yine aynı madde de vergi sorumlusu ‘‘verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi’’ olarak tanımlanmış ve mükellef tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğu belirtilmiştir.

 

İşe başlama ile ilgili düzenleme ise Vergi Usul Kanunu’nun 153’üncü maddesinde yapılmıştır. Bu maddeye göre vergiye tabi ticaret ve sanat erbabı, serbest meslek erbabı, kurumlar vergisi mükellefleri ve kollektif ve adi şirket ortaklarıyla komandit şirketlerin komandite ortakları işe başlamayla ilgili keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdur.

 

İşin terki ile ilgili olarak ise Vergi Usul Kanunu 161’inci maddesinde ‘‘ vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi işi bırakmayı ifade eder’’ şeklinde yer alan açıklama ile işi bırakma tarif edilmiştir.

 

Ayrıca yine 160’ıncı madde de 153’üncü maddede yazılı mükelleflerden yani işe başladığını bildirmek zorunda olan mükelleflerden işi bırakanların, keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecbur oldukları açıklanmıştır. 

 

Bunun yanında işin terki olarak, tasfiye ve iflas ile ölümünde işi bırakma hükmünde olduğu, özellikli işlem olarak tasfiye ve iflas hallerinde mükellefiyetin vergi ile ilgili muamelelerin tasfiyenin tamamen sona ermesine kadar devam edeceği (VUK madde 162 ) yine Vergi Usul Kanunda yer almıştır.

 

Buna göre işe başlamayı bildirmeye mecbur olan mükellefler, işi bırakmayı bildirmeye de mecburdur. Bu mükellefiyetin herhangi bir sebeple yerine getirilmemesi/getirilememesi durumunda ise aşağıdaki bölümlerde açıklanacak olan re’sen terk müessesesi devreye girmektedir.

 

İşin Ne Zaman Terk Edilmiş Sayılacağı;

 

Vergi Usul Kanununda işin terki yönünden özellikle iki durum üzerinde belirleme yapılmıştır. Bunlar işin durdurulması ve sona ermesidir. Bir başka deyişle işi bırakma bazı belirtilere veya şekli unsurlara değil, tamamen fiili duruma bağlanmıştır. Bu ise ticari, zirai ve mesleki faaliyette işin bırakılmış sayılmasını gerektiren fiili durumun ne zaman tekemmül edeceği konusunu önemli hale getirmektedir (1).

 

Konuyu basit bir örnekle ifade etmek gerekirse, serbest meslek sahibinin işi bıraktığını bildirmesi (yoklama neticesinde durumun tespit edilmesi halinde) bu mükellefin işini bıraktığının kabulü için yeterli olurken, ticari faaliyette bulunan bir mükellefin işi bırakması için faaliyetini durdurması yeterli olmayıp, varsa stoklarının ve diğer dönen ve duran varlıklarının elden çıkarılmış olması veya işletme sahipleri tarafından işletmeden çekilmiş olması gerekecektir.

 

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre şirket olarak kabul edilen tüzel kişiliklerin işi bırakmış sayılması için tasfiyenin sonuçlanması yani vergiye tabi muamelelerin tamamen sona ermesi gerekmektedir.

 

2.Re’sen Terk;

 

Vergi Usul Kanunu’nun 153’üncü maddesinde işi bırakan mükellefin bu durumu vergi dairesine bildirmeye mecbur olduğu belirtilmiş ise de, mükellef tarafından bu yükümlülük yerine getirilmediği zaman nasıl bir uygulama olacaktır?

 

Vergi Usul Kanununun 4. maddesine göre, vergi dairesi mükellefi tespit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden dairedir. Bu madde hükmüne göre, vergi dairesinin re’sen mükellefiyet terkini konusunda bir yetkisi bulunmamaktadır. Ancak 4369 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanununun 160. maddesine eklenen fıkrayla, re’sen mükellefiyet terkini işlemleri olanaklı hale gelmiştir. Anılan fıkra hükmü 5228 sayılı Kanunla değiştirilmiş ve 160. maddeye yeni fıkralar eklenmiştir(2).

 

Bu açıdan VUK 160’ıncı maddenin 3’üncü fıkrasında ‘‘ İşi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememesi veya başkaca bir ticarî, ziraî ve meslekî faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin raporda belirtilmesi halinde, mükellef (matrahlı veya matrahsız beyanname verenler dahil) işi bırakmış addolunur ve mükellefiyet kaydı vergi dairesince terkin edilir’’ şeklinde açıklama ile re’sen işin terki konusunda düzenleme yapılmıştır.

 

Ayrıca T.C. Maliye Bakanlığı - Gelir İdaresi Başkanlığının 12.05.2016 tarihli 2016/2 Seri no’lu Uygulama İç Genelgesinde re’sen işin terkininin tespitine yönelik yapılacak işlemler belirtildikten sonra mükellefiyet kaydının terkin edileceği tarihin belirlenmesine yönelik olarak detaylı olarak açıklama yapılmıştır. Gelir İdaresi Başkanlığının 12.05.2016 tarihli 2016/2 Seri no’lu Uygulama İç Genelgesinde yapılan açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.

 

Gerçek Kişi Açısından Mükellefiyet Kaydının Terkin Tarihi

 

Bilindiği üzere, gerçek kişi mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının sona ermesi, mükellefin kendi isteği ile işini terk ederek keyfiyeti vergi dairesine bildirmesi, mükellefin ölümü, gaiplik kararı ve ölüm karinesi gibi hallerde mümkün olmaktadır.

 

Gerçek kişi mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının sona erdirilmesinde genel kural bu olmakla birlikte, yapılan yoklama ve araştırmalar sonucunda, işini terk ettiği tespit edilen, bilinen adreslerinde bulunamayan ve başka bir adreste de faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilemeyen mükelleflerin;

 

a- Kamu kurum ve kuruluşları tarafından tutulan kayıt ve siciller veya diğer kanaat getirici vesikalarla işini terk ettiği tarihin tespit edilmesi halinde bu tarih itibarıyla,

 

b- İşini terk ettiği tarihin kanaat getirici vesikalarla tespit edilememesi durumunda,

- Aylık veya üç aylık olarak verilen en son beyannamesinin içerdiği dönem sonu itibarıyla,

- Basit usulde (ihtiyari olarak KDV mükellefiyeti tesis ettirenler hariç) vergilendirilenlerde verilen en son yıllık gelir vergisi beyannamesinin içerdiği dönem sonu itibarıyla,

c- İşini terk ettiği tarihin kanaat getirici vesikalarla tespit edilememesi ve faaliyetine ilişkin herhangi bir beyanname de vermemesi halinde ise işyeri adresinde yapılan yoklama tarihi itibarıyla,

mükellefiyet kayıtlarının terkin edilmesi gerekmektedir.

 

Mükellefiyet kaydı re'sen terkin edilecek mükellefin; işletmesine kayıtlı taşıt, gayrimenkul, stok veya demirbaş gibi varlıklarının mevcudiyeti, yukarıda yapılan tespitlere dayanılarak mükellefiyetinin re'sen terkin edilmesine engel teşkil etmeyecektir.

 

Tüzel Kişiler Açısından Mükellefiyet Kaydının Terkin Tarihi

 

Vergi Usul Kanununun 161’inci maddesine göre işi bırakma, vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona erdirilmesini ifade eder. Aynı Kanunun 162’inci maddesine göre ise tasfiye ve iflas hallerinde, mükellefiyetin vergi ile ilgili muamelelerin tamamen sona erdirilmesine kadar devam etmesi ve bu hallerde tasfiye memurları veya iflas dairesi tarafından, tasfiye veya iflas kararlarının ve tasfiyenin veya iflasın kapandığının vergi dairesine ayrı ayrı bildirilmesi zorunludur.

 

Ticaret şirketleri açısından mükellefiyetin sona erdirilmesi tasfiye ve iflas hallerine inhisar ettirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda öngörülen işlemler yerine getirilmeden ve tasfiye veya iflasın sona erdiği tescil ve ilan edilmeden, tasfiyenin sona erdiğinin kabul edilmesi ve şirketin tüzel kişiliğinin ortadan kaldırılması mümkün değildir.

 

Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan tüzel kişi mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının sona erdirilmesinde genel kural bu olmakla birlikte; faaliyetlerini bırakmış, ortakları dağılmış, ortaklığın feshine ve tasfiyesine tevessül edilmemiş, sorumlu ve muhatap tutulacak kanuni temsilci veya tasfiye memuru da bulunmayan, işlerini tamamen terk ettiği belirlenen ve vergiye tabi bir faaliyeti de tespit edilemeyen mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının bu iç Genelge çerçevesinde yapılan tespitlere göre terkin edilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Yapılan yoklama ve araştırmalar sonucunda, işini terk ettiği tespit edilen, bilinen adreslerinde bulunamayan ve başka bir adreste de faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilemeyen kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan tüzel kişiliğin;

 

a- işini terk ettiği tarihin kamu kurum ve kuruluşları tarafından tutulan kayıt ve siciller veya diğer kanaat getirici vesikalarla tespit edilmesi halinde bu tarih itibarıyla,

 

b- işini terk ettiği tarihin kanaat getirici vesikalarla tespit edilememesi durumunda, aylık veya üç aylık olarak verilen en son beyannamesinin içerdiği dönem sonu itibarıyla,

 

c- işini terk ettiği tarihin kanaat getirici vesikalarla tespit edilememesi ve faaliyetine ilişkin herhangi bir beyanname de vermemesi halinde ise işyeri adresinde yapılan yoklama tarihi itibarıyla mükellefiyet kayıtlarının terkin edilmesi gerekmektedir.

 

Mükellefiyet kaydı re'sen terkin edilecek kurumlar vergisi mükellefinin işletmesine kayıtlı taşıt, gayrimenkul, stok veya demirbaş gibi varlıklarının mevcudiyeti yukarıda yapılan tespitlere dayanılarak mükellefiyetin re'sen terkin edilmesine engel teşkil etmeyecektir.

 

Tasfiyesine karar verilmiş olmakla birlikte, gayri faal durumdaki tüzel kişi mükellefin tasfiye memuru ve ortaklarından en az birinin adresinde yapılacak araştırma sonucunda, tasfiye memuruna ve ortağa ulaşılamaması halinde de mükellefiyet kaydının re'sen terkin edilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

3.Dar Mükellefiyette İşin Terki;

 

Dar Mükellefiyete tabi olanların, Türkiye’yi terk etmeden önce, vergiye tabi muamelelerini tamamen sona erdirmesi zorunludur. Ancak dar mükellef kurumlar için tasfiye hükümleri uygulanmayacaktır. 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanun 25’inci maddesinin 5’inci paragrafında dar mükellefiyette vergi muhatabının Türkiye’yi terk etmesi halinde terkten önceki 15 gün içinde kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

 

Yapılan düzenlemede tasfiye beyannamesinden bahsedilmemiş olması, dar mükellefiyette tasfiye hükümlerinin uygulanmayacağını göstermektedir. Ancak uygulamanın bu şekilde olması dönen varlıkları ile duran varlıklarda yer alan kıymetlerin yurt dışına götürülenlerinin KVK 13’üncü madde uyarınca kanundaki yöntemlerden biri ile değerlendirilip farkın vergilendirilmesine mani değildir(1).  

 

4.İşin Terki Durumunda İndirilemeyen KDV’lerin Ne Yapılacağı Konusu;

 

Bilindiği gibi, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29/1. maddesinde yer alan yasal düzenleme gereğince mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla yüklendikleri katma değer vergisinin indirimi, gerçekleştirdikleri vergiye tabi işlemler üzerinden hesapladıkları katma değer vergisi üzerinden mümkün olabilmektedir.

 

Diğer yandan, aynı Kanun’un verginin indirimi ile ilgili 29/2. maddesine göre, bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamının, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olması halinde, aradaki fark sonraki dönemlere devrolunacak ve iade edilemeyecektir.

 

İşi bırakma durumunda, vergiye tabi olmayı gerektiren işlemler tamamen durdurulduğu ve sona erdirildiği için işi bırakan bir mükellef açısından vergiye tabi işlemin varlığından bahsedilemeyecek, işi bırakma tarihinden sonraki vergilendirme dönemleri için beyanname verilmesi söz konusu olmayacak ve bu mükellefin yaptığı mal veya hizmet alışları dolayısıyla yüklendiği katma değer vergisinin indirim hakkını kullanma imkânı ortadan kalkacaktır.

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun uygulamasına yönelik açıklamalara yer verilen ve 26.04.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No.lu KDV Genel Uygulama Tebliği’nin konu ile ilgili açıklamaların yapıldığı “Çeşitli Hususlar” başlıklı VI/B Bölümünde de mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesapladıkları KDV’nin, gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilemeyeceği ve mükellefin mal ve hizmet alımları nedeniyle hesaplanan bu işlemlere ilişkin olarak alış vesikalarında gösterilen ve indirilebilecek KDV durumunda bulunan KDV’nin de gider olarak kabul edilmeyeceği, diğer yandan indirilemeyecek KDV’nin gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınacağı açıklamalarına yer verilmiştir.

 

İşi bırakan mükelleflerin işin bırakıldığı dönemi izleyen dönemlerde beyanname verme imkânları olmayacağından, yüklendikleri vergileri bir daha indirim yoluyla telafi etmeleri mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, işi bırakma nedeniyle yüklenilip de indirimle giderilemeyen KDV’nin, gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru ya da kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Konu ile ilgili olarak Balıkesir Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir Özelge’de,

“31.08.2010 tarihinde işi bırakmanız nedeniyle yüklendiğiniz ve indirim yoluyla gideremediğiniz KDV’yi 2010 yılı gelir vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate almanız mümkün bulunmaktadır.”

 

ifadeleri kullanılarak sözü edilen yasal düzenlemenin işi bırakan mükellefler açısından uygulanmasına yönelik görüş ortaya konulmuştur.

 

 

 

İstanbul Vergi Dairesi Başkalığı tarafından verilen başka bir Özelgede kullanılan,

“Mükellefiyetin terkin edildiği tarih itibariyle indirim yoluyla giderilemeyen KDV ilgili dönem gelir ya da kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilecektir.

Diğer taraftan, devreden vergilerin gider yazılabilmesi ile ilgili bu uygulama sadece faaliyeti bırakan mükellefler için geçerlidir. Faaliyetin devamı süresince devreden vergilerin gider veya maliyet olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı tabiidir.”

 

ifadeleri ile de bu uygulamaya ilişkin açıklayıcı bilgiler verilmiştir.

 

Diğer yandan, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir başka Özelge’de ise,

“Terk ettiğiniz faaliyetinize ilişkin olarak katma değer vergisi beyannamenizde yer alan sonraki döneme devreden KDV’nin tamamının, iade hakkı doğuran işlemleriniz bulunmaması halinde KDV Kanunu’nun 58. maddesi uyarınca kurumlar vergisi matrahınızın tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilmesi mümkün bulunmaktadır.’’(3)

 

ifadeleri kullanılarak vergi idaresinin bu yöndeki görüşüne yer verilmiştir. Dolayısıyla tüm bu açıklamalar ışığında işin terk edilmesi sonucu indirim yoluyla giderilemeyen KDV’lerin gider veya maliyet olarak kayıtlara yansıtılması mümkündür.

 

5.Sonuç;

 

Mükellefler tarafından işin terk edilmesi durumunda öncelikle;

 

Keyfiyetin işe başlama/işi bırakma bildirim formu veya dilekçe ile vergi dairesine 1 ay içinde bildirilmesi,

 

İşin Terk edildiği tarih itibariyle tüm vergi yükümlülüklerinin yerine getirilmesi,

 

Ticaret şirketlerinin ise tasfiyesinin tamamlanmadan işi terk etmesi kanunen mümkün değildir, bu nedenle tasfiye işlemlerinin tamamlanması ve şirketin ticaret sicilden silinmesi,

 

Fatura, sevk irsaliyesi vb. belgelerin en son kullanılan cilt/numara ile hiç kullanılmayan ciltlerin/numaraların işi bırakma formu/dilekçe ekinde 1 ay içinde vergi dairesine bildirmesi,

 

Ödeme kaydedici cihazların 30 gün içinde yetkili serviste hafızalarında bulunan bilgilerin tespit ettirilmesi,cihazın kullanıldığı döneme ilişkin mali hafıza raporlarını aldırması, tutanak hazırlatması ve ödeme kaydedici cihaz levhası ile birlikte servis tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren 30    gün içerisinde ilgili vergi dairesinemüracaat ederek kaydını sildirmesi gerekmektedir.

 

Ayrıca mükellefler işi bıraktıklarını vergi dairesine bildirdikten sonra işin bırakıldığı yılı izleyen yıldan itibaren başlamak üzere 5 yıl süreyle defter ve belgelerini saklamak zorundadırlar.  Bu süre içinde defter ve belgelerin vergi incelemeye yetkili kişiler tarafından istenmesi halinde ibraz edilmesi zorunludur.

 

İşin terk edildiği vergi dairesi tarafından re’sentespit edildiği durumda Vergi Dairesinin yapacağı işlemlerde T.C. Maliye Bakanlığı - Gelir İdaresi Başkanlığının 12.05.2016 tarihli 2016/2 Seri no’lu Uygulama İç Genelgesinde yer almıştır. Buna göre;

Bu İç Genelgede yer alan esaslara uygun olarak mükellefiyet kaydı terkin edilen mükelleflerden;

  • Faaliyetlerine başka bir adreste devam ettiği tespit edilenlerin mükellefiyet kaydı mükellefiyetin terkin edildiği tarihten itibaren,

  • Yeniden faaliyete geçtikleri tespit edilenlerin mükellefiyet kaydı yeniden faaliyete geçtikleri tarihten itibaren,

  • Tasfiyeye tabi tutuldukları tespit edilenlerin mükellefiyet kaydı tasfiyeye girildiği tarihten itibaren

yeniden tesis edilecek ve mükellefiyetin tesis edildiği tarihten sonraki dönemlere ilişkin yükümlülüklerin tarh zamanaşımı dikkate alınarak yerine getirilmesi sağlanacaktır.

  • Mükellefiyet kaydı terkin edilen ve üzerine kayıtlı taşıt, gayrimenkul, stok veya demirbaş bulunan mükelleflerin, söz konusu varlıkların satış işlemlerini gerçekleştirdikleri tarih itibarıyla mükellefiyet kayıtları yeniden tesis edilecektir.

  • Mükellefiyet kayıtları bu İç Genelge uyarınca terkin edilen mükellefler hakkında mükellefiyetin terkin edildiği tarihten sonraki dönemlere ilişkin takdire sevk işlemi yapılmayacaktır. Beyanname vermeme nedeniyle takdir komisyonuna sevk edilen dosyaların bulunması halinde, bu dosyalar takdir komisyonundan çekilecektir. Mükellefiyetin terkin edildiği tarihten sonraki dönemlere ilişkin olarak takdir komisyonunca karara bağlanan dosyalar ise Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümlerine göre işlemden kaldırılacaktır.

  • Mükellefiyet kaydı terkin edilen mükelleflerin, mükellefiyet kayıtlarının terkin edildiği tarihten önceki dönemlere ait borçlarıyla ilgili takip işlemlerine devam edilecektir.

  • Mükellefiyet kayıtları terkin edilen mükellefler hakkında mükellefiyetin terkin edildiği tarihten sonraki dönemlere ilişkin olarak beyanname veya bildirimlerin verilmemesi nedeniyle kesilen cezalar, Vergi Usul Kanunu’nun düzeltmeye ilişkin hükümlerine göre işlemden kaldırılacaktır.

  • Terkin tarihinden sonra posta yoluyla gönderilen beyannamelerin posta zarflarının üzerinde bulunan adresler, mükellefin dosyasında bulunan adresler ile karşılaştırılarak kontrol edilecek, daha önce yoklama yapılan adresten farklı bir adres posta zarfının üzerine yazılmış ise derhal belirtilen adreste yoklama yapılacak, yoklama sonucunda posta zarfı üzerindeki adreste mükellefin bulunmadığı tespit edilir ise beyanname işleme tabi tutulmadan dosyasında muhafaza edilecektir.

 

Mükelleflerin işe başlamayı bildirmeleri nasıl bir zorunluluk ise işi terk ettiğini bildirmesi de aynı şeklide yasal bir zorunluluktur. Bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen mükelleflerin işi terk ettiğine dair tespitin yapılacağı tarihe kadar vergi yükümlülüklerinin devam ettiğini, re’sen vergi borcu tarh ve tahakkuk ettirileceğini ve vergi dairesi tarafından borçların takibine devam edileceğini bilmesi ve yükümlülüklerini yerine getirmede özenli davranması kendileri açısından bir gerekliliktir. 

 

Okan Düzağaç

Yeminli Mali Müşavir

Bağımsız Denetçi

 

(1)Beyanname Düzenleme Kılavuzu – Maliye Hesap Uzmanları Derneği

(2)Akın,Emrah – Yaklaşım Dergisi Ocak 2007

(3)Polat,Fatih – Yaklaşım Dergisi Ekim 2016

bottom of page